Bu benim dünyam değildi!

:)

4 Aralık 2011 Pazar

Alışırsın

Ben bu şehiri sevdim ya... 30m2'lik evim var, kendime göre bir çevrem, tüm imkanlara sahip üniversitem, pembe bisikletim, orman manzaralarım... Küçük, mini mini, şirin şehir merkezi... içmedikleri sürece sakin ve sevimli insanlar... Bir de buraya geldiğim ilk günü hatırlıyorum da, tam bir kabustu. Hiç sevmemiştim, belki de İstanbul'un kirli, trafiği ve gürültüsü bol, kıpır kıpır havasının verdiği alışkanlık vardı, buranın sakin ve sessizliğini, etrafının yeşilliğini ve binaların minikliğini yadırgamıştım. Şimdi çok alıştım. İstanbul'u özlemediğim söylenemez, ama Linköping de evim gibi oldu artık. Bu genç yaşta hayatın geri kalan kısmı bu kadar küçük ve sakin bir yerde geçmez belki, ama İstanbul'a alternatif bir sürü şehir sıraladım kafamda. Kopenhag, Stockholm, Göteborg, Malmö... Ha tırnağı etmez, o ayrı :)

Geçen gün onu düşünüyordum, Türk olarak dünyaya gelmek çok onur verici bir şey (idi) belki ama şu bir gerçek, ülkenin onlara sunduğu olanaklar bakımından buradaki insanlar bizden çok daha şanslı... Biz hala gelişememiş olarak görülen, çokça ayının barındığı, olayların eksik olmadığı, din konusunu hala çözememiş ve bu şekilde araplarla birlikte müslümanlığın yüz karası örneklerin sergilendiği bir ülkeyiz... Hal böyle olunca aslında azımsanmayacak bir çoğunluk olan "temiz" insanlar da arada kaynıyor. Artık ne olacak nasıl olacak bilmiyorum, fazla bir beklentim de kalmadı zaten. Türkiye'den, özellikle de İstanbul'dan vazgeçmeyeceğim, o şehirde bir ömür geçirebilirim; fakat bizim insanımız gerçekten, açık yüreklilikle söylüyorum, biraz "değişik"...

Edit1: Fotoğraftaki ev Linköping'de olmakla birlikte benim evimle uzaktan yakından alakası yoktur.

Edit2: Bisikletimi de 5 gün önce sattım, hala çok duygulu anlar yaşıyorum... Onu çok özleyeceğim...