Öncelikle iyi geceler efenim...
Bu gece, film tadındaki rüyalarımızdan bahsetmek istiyorum biraz. Size hiç oldu mu? Sanki bir kurgu var etrafta ve siz bu kurgunun içinde, ya bir izleyici olarak, ya da bir rolde yer alıyorsunuz.
Benim böyle hatırladığım 2 tane rüyam var. Biri bu akşam uykuya yattığımda (evet, akşam,
şöyle 3 saatliğine falan, enerji toplamak için =) ) gördüğüm, hafif ortaçağ havasında, bir o kadar ilginç, atraksiyonlu ve güzel rüya... Bir diğeri ise birkaç yıl önce gördüğüm, korku filmi havasında, woodoo tadında bir film =) Rüyalarımın senaryolarını şimdilik buradan paylaşmayı düşünmüyorum. İleride çekeceğim filmlerde göreceksiniz zaten, biraz daha sabredin derim, ama doğruyu söylemek gerekirse, güzel kareler var aklımda.
Film çekmek demişken, sanırım ömrümü tamamlamadan en çok yapmak istediğim 2. şey de bu olsa gerek. İlki ise bir bilgisayar oyunu tasarlamak. Bu oyun da korku oyunu olacak, söylememe gerek yok herhalde, beni tanıyanlar tahmin etmiştir :)
Çok daha gençken oynadığım bir oyun vardı, pek fazla kişi bilmez, adı "Undying". 2000 - 2002 yapımı falan olması lazım. Çıkış tarihine bakınca, grafikler falan aslında bayağı kaliteliydi. Kurgu derseniz zaten muhteşem. İngilizcemin gelişmesinde etkili olan kilometre taşlarından biridir belki kurgusu. Ben daha başka hiç bir oyuna bu kadar zaman harcadığımı hatırlamıyorum (Hitman dahil olmak üzere). Sırf tüm oyunu felsefesine uygun bir şekilde anlayıp oynayacağım diye, oyunda yer alan tüm hatıra defterlerini ve hikayeleri çevirmiştim. Hatta bunun için ayrı bir defterim bile vardı! O kadar güzel edebi eserler vardı ki... Bilhassa lanetli kardeşlerden biri, ressam Aaron'un hatıra defteri tam Shakespeare'likti...Aklıma takıldı şimdi, dur şu oyunu bulup
indireyim, yine oynayayım...
Oyun yaparken aslında birçok detayı da düşünmek gerekiyor. Undying belki buna en güzel örneklerden biri. Grafikler tam, karakter güzel oturmuş, mekanlar deseniz muhteşem; ama oyunun bir ruhu da vardı. Kimi zaman film tadında, kimi zaman roman. Hikayenin içinde kaybediyordunuz kendinizi. Hatırlıyorum da, o zamanlar daha lise hazırlıktaydım ve her hafta başı okula geldiğimde, haftasonu evdeyken oynadığım sahneleri bir bir arkadaşlarıma anlatırdım ve onlar da beni can kulağıyla ve büyük bir merakla dinlerlerdi. Bütün bu detayları ve hikayeleri çıkarınca geriye klasik düşman vurmalı, canavar katletmeli oyunlardan farksız ve sıkıcı bir
konsept kalıyor zaten. İşte Undying'i bütün benzerlerinden ayıran ve sizi gecenin bir köründe ışıkları kapatıp, kulaklığı takarak sesi sonuna kadar açıp, başınıza geleceklerden çevrenizdekilerin sorumlu olmadığına dair bir vasiyet yazdıktan sonra oynamaya başlamanıza sebebiyet veren özellikler de bu detaylarda gizli.
Evet evet... Şu oyunu bulup yine oynayasım var. Zaten oyundaki hikayeleri çevirip kaydettiğim defterimi kaybettim. Oynadıkça güzel yazıları burada da sizinle paylaşırım yine. Tekrar iyi geceler diyor, Undying tadında, film edasında, bol heyecanlı, uçmalı rüyalar diliyorum.