Bu benim dünyam değildi!

:)

29 Temmuz 2009 Çarşamba

Evet... Korede 6.5 haftamı tamamlamış bulunuyorum. Güzel geçiyor geçmesine de, bir de yağmurlar bitse, yaz gelse tam süper olacak. Haftasonları genelde hava kapalı oluyor. Bir de "Gosiwon" adı verilen, ekstra küçük ve penceresiz bir odada kaldığımdan dolayı sabahları uyanmak çok büyük bir problem arz etmekte. Bu açıdan haftasonlarımı fazla etkili bir şekilde değerlendiremiyorum. Bir de tüm haftanın yorgunluğu var tabi. Bünye uyku istiyor. Geç kalkıyorum, haliyle güne geç başlıyorum. Kahvaltı et, ortalığı toparla, çamaşırları yıka falan derken saat zaten 4-5 oluyor. O saatten sonra da ya yakın yerlere gidiliyor (Shinchon, Yonsei University, Hongik University falan civarı). Şu ana kadar gittiğim görülesi yerlerin sayısı malesef çok az. Bunlardan biri Seul Kulesi, gerçekten muhteşemdi, diğerleri Han Nehri, Myongdong, Yoseido, Dangsan bölgeleri. Bunlar haricinde her akşam iş çıkışı Sindorim ve Daerim civarlarında yürüyüş yapmak suretiyle geziyorum. Haftaiçi insan çok yoruluyor (fazla bir şey yapmasa da), o açıdan ister istemez bir sonraki günü düşündüğünden fazla gezip eğlenemiyor haftaiçi.

Haftaiçi gezip eğlenmek demişken, Seul'de bulunduğum süre içerisinde iş arkadaşlarımla 3 kere iş çıkışı yemeğe gittik. Bunlardan ilki Geena adlı arkadaşımızın şirketteki son günü onuruna gittiğimiz tavuk-bira partisiydi. Yediğim sarımsaklı tavukların haddi hesabı yok. Tabi içtiğim biraların da... Bitiyor, bir bakıyorum hooopp bir daha koyulmuş. Sürekli "Kombeee" sesleri eşliğinde şerefeler, tokuşturmalar, "hadi bir tane daha"lar... O akşam sadece tavuk ve birayla sınırlandırılmış mıydı sanıyorsunuz? Tabi ki hayır. Nedenini anlayamadığım bir şekilde (sanırım adetten), tavuk çıkışı başka bir restorana oturmaya gittik. Burada da yine yenildi, içildi. He bir de ilginç bir şey içtim, pirinçten yapılmış bir içki... Çok ilginçti yani tavsiye ederim :) Heralde içtiğim içkilerden olsa gerek, yemeye devam ettim. Buradaki yemeğimiz de bitince, bu kez nereye?? Tabi ki KARAOKEEEEE... İşte ilk karaoke deneyimimi o gün orada yaşadım. Çok eğlenceliydi. Grup olarak özel odanıza giriyorsunuz ve istediğiniz şarkıyı seçip arkadaşlarınızın önünde söylüyorsunuz. İçki servisleri falan da buraya yapılıyor. Aşırı eğlenceli. Karaoke de bitince artık eve dağılma vakti geldi. Odama gittim gitmesine, fena da değildim, ama ertesi sabah hiç de sevimli sayılmazdım. Hani içki sonrası klasik bir ilginçlik vardı, ama ondan bahsetmiyorum. Biz hep alışmışız içtikten sonra ertesi gün danalar gibi uyumaya, erkenden kalkıp işe gitmek zorunda olmak çok koydu...
İşte ilk eğlencem bu idi Kore'de. Bu geceden başka 2 sefer daha çıktık dışarı yemeğe. Onları da bir sonraki yazılarımda anlatacağım. Takipte kalın.

28 Temmuz 2009 Salı

Kore Gazisi Part 1

Merhaba, merhaba, merhabe Seul...
Uyandığımda göremesem de seni penceremden (herhalde kaldığım delikte pencere olmadığından olsa gerek), güzelsin, biliyorum.
Sabah güneş ışığından mahrum bir şekilde uyansam da, saçlarımı okşuyorsun, hissediyorum...
Metroda en kalabalık durakta inmek zorunda kaldığımdan dolayı ittire ittire pestilimi çıkarıyorsun sabah sabah, yaşıyorum... =) Bu sayede 3 dakikalık yürüme mesafesi, sen ve senin sevgili insanların sayesinde 13 dakikaya çıkıyor, yürüyemiyorum... :D
İş çıkışı bana zorla domuz yedirmeye çalışıyorsun, ama ben yemiyorum... Domuz olmayınca bana 2 seçenek bırakıyorsun, ben de birini seçiyorum. Bir gün "Bulgogi", bir gün "Lapuki" yiyorum... "Kimpap"sız sofraya oturmam diyorum...
Yazacağım, yazacağım Seul... Daha senin hakkında çok şeyler yazacağım. Her birini buradan naklen açıklayacağım. Şu an iş yerindeyim ve blog yazıyorum diye bana kızıyorsun Seul, farkediyorum. Maaşımı ödeyecek misin bu cuma? Öde de gidip biraz alışveriş yapalım Seul...

Merve'nin Seul Maceraları çok yakında burada! Bekleyin anacığım...