Bu benim dünyam değildi!

:)

30 Ekim 2013 Çarşamba

For everything you’re doing now, ask yourself how important this is.

1. Does this bring you dramatically closer to your dreams?
2. Does this create any real impact in your life in the long term?
3. Is it the absolute best way to spend your time or can you be doing more high value tasks?


 Use a separate “do later” list for these urgent tasks.


Be clear on what you want to achieve (Habit 1), then set your timelines for them. What do you want to finish this month? What will make you look back and think that this is the best way you’ve spent today, and there’s no better way you could have spent it? Set that as your targets. From there, set your weekly goals. Finally, you can set your daily goals which become your day-to-day targets.

Automate everything possible.

Keep a record of the things you do today, and see how you can automate them. Some of the not-so-productive tasks that we do on a regular basis are:
Delete, archive, sort our mail
Delete spam mail
Paying our bills
Appointment scheduling
Planning our days/weeks/months (unproductive because it’s still planning vs. acting).

Refer to: 8 Habits

23 Ağustos 2013 Cuma

bombo-ş

Çok salak bir şarkı dinliyorum ve gerçekten çok boş geliyor... Bir gün yaşlanacakmışız... Kadının sesi çok boş... Ofis çok boş... Evim çok boş... Odamda sanki işe yarar tek bir eşya yok gibi. Kafam bomboş ve sanırım artık ben de boş bir insanım. Yani herkes gibi. Yaşlanınca önceden anlattığımız hikayeleri hatırlamayacağım, çok normal. Aslında düşününce yaşlanmak bile çok boş. Git gide çöküşünü fark bile edemeyeceği bir hızda izleyen ve müdahale edemeyen aciz insanlarız neticede. Bir şeyler iyi olsun diye uğraşmak da boş işte. Küçük ben ve küçük senken de bu böyleydi bence, sadece farkında değildik.

6 Ocak 2013 Pazar

Bana Yakışmaz

Peki... dedim, Tamam... dedim, "bu sefer..." demedim, ama "hadi bakalım..." diye içimden geçirdim. "Yine" gördüm ki, sen aslında kendini, kendinle ilgili bazı şeyleri ve başkalarını benden saklıyorsun. Görmezden geldim, iyiye yordum. Bu blog çok konu başlıklarına, çok yaşanmışlıklara, çok süreçlere, dönemeçlere, geçiş evrelerine tanık oldu. Bu sıralar da sana taktı... Sen bu yazıları çok geç fark edeceksin, biliyorum... Yine de yazdım. Kalbim çarptı, midem bulandı. Seviyesiz şeyler neyse ki kafama girmediğinden fazla uzatmadım. Bundan sonraki hayatında sana ve herkese tavsiyem: Hayat çok kısa, bu yüzden sevdiklerinizin kıymetini bilin ve gereksiz kişilere itimat etmek bir yana, 2 çift laf bile etmeyin. Evet, insanları ayırın, sınıflandırın, ama kafalarının içindekilere, niyetlerine göre... Çünkü hayat, herkese vakit ayıramayacak kadar kısa! Cehalet kokan cümlelerden kendinizi sakının. Kalitenize göre yaşayın. Saçma sapan tatminleriniz yüzünden sevdiklerinizin kalbini kırmaya gerçekten değmiyor, inanın bana. Herkese iyi haftalar!

1 Ocak 2013 Salı

None of us are free

"Biraz içmedim. Kafam hiç güzel de değil. Sadece beynim bulanık, ama kesinlikle gelecekten umutsuz ve çaresiz değilim... Bu yazımı okurken bilmelisin ki, sen ve ben diye en başından beri aslında olamayan hayali bir bütünlük ve bire eşit olma "çabası" an itibariyle geçerli değil ve en önemlisi, ben senin yaşayabileceğin tüm hayatlarda karşına çıkıp çıkabilecek en güçlü kişiliktim...(sanırım).

Artılarım ve eksilerim gibi saçma bir özeleştiri ya da seninkiler gibi tamamiyle saldırgan bir ruh halinde değilim. Devam edersen bu yazıyı okuduğuna pişman olmayacaksın. Kendini asla suçlamayacaksın. Beni suçladıklarında aslında HER seferinde atladığın, görmezden geldiğin noktalardan da bahsetmeyeceğim (özür dilerim ama...). An itibariyle hiçbir önemi yok. Şu anda benim için önemli olan tek şey, birkaç saattir sabırsızlıkla beklediğim saat 00:00 ile senkronladığım yeni hayatım. 

Bilmelisin ki bu hayatta sana yer yok. Sen olmadan önce de, olduktan sonra da ben hep aynı bendim. Bu benim için de senin için de güzel bir şey bence. Bana zerre zararın dokunmadı, vicdanen hiçbir borcun da yok. 57 bilemedin 62 yıllık ortalama hayatlarda birlikte geçirdiğimiz süre o kadar küçüktü ki...  Belki benim için çok güzel bir döneme denk geldiğinden yaşanmışlıklar ezelden ebede gibi geldi. Yine de sana çok teşekkür ederim. Senden çok şey öğrendim. Umarım bir bu kadar da ben katabilmişimdir sana. Tecrübeler ve öğrenme konusunda beceriksizim, o yüzden sende yaptığım hataları bir daha yapmayacağım demek bana haksızlık olur; ama dilerim sen hayatının her gününü, uzun ya da kısa, mutlu ve şükrederek geçirirsin -bilhassa bu olaydan sonra-. Sana karşı hiçbir kinim, kırgınlığım, kızgınlığım yok. Her şeyin benimle yaşadığından daha güzel, daha parlak, hedeflerini daha iyi tutturarak geçmesini ümit ederim. Benim için yaşamak psikolojik bir intihardı, bunu sana bir kere söylemiştim arabada giderken. Bu yüzden benimle ilgili dert etmen gereken bir şey kesinlikle olmamalı! Ben kendi uzun intihar sürecimde (bazıları buna hayat diyorlar ama ben gerçeği gayet net görüyorum) hiç acı çekmiyorum, aksine, mutluyum. Bu bir depresiflik belirtisi değil, mantığımla yazıyorum ve mantığınla okumanı tavsiye ediyorum. Sadece seninle ilgili gibi görünen bu yazıda en az 3 referans var, belki de daha fazla! Sen ya da bir başkası, kim anlar bilmiyorum, ama yine de yazıyı ulu orta yazmak beni hiç etkilemiyor... Hoşça-kal. Saygılar,      Merve G."

Hiçbir şey anladığınız gibi değildir, ve anladığınız gibi değildir pek çok şey. Ters-düz kavramları ya da tepe-taklak gibi... Çok düşündüm, çok yazdım. Çok düşünüp çok söylemedim... Hep düşündüm ama ger-çek-leş-ti-re-me-dim... Jeremy ya da Johnathan, ismini şimdiden unuttum. Bu, tamamiyle seninle bile ilgili değil... Üstüne alınmıştın, değil mi? Biraz geç olmadı mı?

18 Kasım 2012 Pazar

Bunu önümüzdeki ilk karpuz mevsiminde deneyeceğim!

7 Haziran 2012 Perşembe

Höyt?!

Megaloman mıyım, narsist miyim, egoist miyim, neyim, karar veremedim ama normal olmadığım ve kendime düzeyini belirleyemediğim gizli bir hayranlık duyduğum kesin... Saatlerce sosyal platformlardaki eski paylaşımlarımı okuyabilir, resimlerime bakabilir, profillerimin dışardan nasıl göründüğünü inceleyebilirim... N'oluyo lan bana?? Bu kadar mı boş bir insan oldum... Tengrim bana bir sürü uğraş verdin ama onlarla uğraşacak hevesi vermedin, ondan böyle saçma sapan şeylere takılıyorum gün boyu... Hadi biraz akıl... Hadi biraz mantık... Hadi biraz canlılık... Ben böyle değildim, ben hiç böyle değildim. Nerdeeee o eski Merve...

19 Mayıs 2012 Cumartesi

Çok meraklıyımdır ya böyle şeylere, işte size aşağıdaki bağlantıda ölmeden önce gezilip görülmesi gereken 36 yer listesi çıkarmışlar:

http://enpundit.com/2012/incredible-places-to-see-on-earth

Paranız varsa dünya küresini çevirerek rastgele parmağınızı bir noktada durdurup oraya gitmek yerine önce bu listeyi bir bitirin derim :) Harika, harika... Bu yerler beni bitirdi...

20 Mart 2012 Salı

ERASMUS İZLENİM RAPORU – 2011 / 2012 GÜZ

İşte yarın bizim AB ofisine vereceğim erasmus izlenim raporum:

Ben Merve Gençer, Yıldız Teknik Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Yüksek Lisans Programı öğrencisiyim. Yüksek lisansımın 3. döneminde Erasmus programına dahil olarak hem geri kalan derslerimi almak hem de Avrupa’da yaşama ve eğitim tecrübesi edinmek için İsveç Linköping Üniversitesi’ne gittim. İsveç, bilindiği üzere dünyanın refah seviyesi en yüksek ülkelerinden biri. Linköping Üniversitesi ise hem İsveç’in hem de Avrupa’nın iyi üniversiteleri arasında. Kaldığım süre boyunca hem üniversitenin hem de ülkenin sınırsız olanaklarından faydalandığımı belirtmek isterim.

Linköping Üniversitesi Linköping Teknoloji Enstitüsü öğrencisi olarak gittiğim ilk günden beri üniversitenin diğer öğrencilerinden ayrı tutulmadım. Gider gitmez bana ve tabii diğer Erasmus öğrencilerine e-posta hesabı açıldı, öğrenci portalı kullanıcı adı ve şifrem belirlendi, çipli öğrenci kartı basıldı ve benim için hazırlanmış bir dosya bana teslim edildi. Dosyanın içinde harita ve üniversite ile ilgili bilgiler vardı. Ayrıca İsveç sim kartı da verildi ve bu çok işime yaradı, telefon işleriyle ayrıca uğraşmak zorunda kalmadım. Böylece gider gitmez ben de o üniversitenin bir parçası olmuştum. Kütüphane, laboratuarlar ve fotokopi odalarına sınırsız girişe sahiptim. 7/24 açık olan binalarda istenilen saatlerde gelinip laboratuarlarda çalışılabiliyordu. Ayrıca bina içlerindeki koridorlarda ve açık alanlarda öğrencilerin oturması, yemek yemesi ya da çalışması için kullanabileceği onlarca masa, sandalye ve elektrik prizi vardı. Böylece hiçbir yerde yoğunluk yaşanmıyor, herkes sessiz bir şekilde istediği köşede çalışabiliyordu. Hemen şunu belirtmeliyim, gerçekten herkes çok çalışıyor. Gün içinde ne tarafa baksanız herkes önünde kitap/defter çalışıyor. Hatta hafta sonları ve gece geç saatlerde bile laboratuarlarda mutlaka birkaç öğrenci oluyor. Dersler, eğitim sistemi ve konular ise en azından bizim bölüm için konuşmak gerekirse, Yıldız Teknik ile hemen hemen aynı. Adapte olmakta kesinlikle zorlanmadım. Sınavlar ise 4 saat sürüyor ve sınavlar için özel, içinde tuvaleti olan sınıflar var. Sınavda yeme-içme serbest. 4 saatlik sınav olduğu için derste görülen hemen hemen her konudan bir soru mutlaka oluyor.

Üniversitenin yararlanamadığım tek imkanı konaklama oldu. Bu dönem yaşanan Erasmus öğrencisi sayısındaki patlama, İsveç’in misafir öğrencilerine yer bulabilmesini bir hayli zorlaştırmış, hatta imkansız kılmıştı. Öyle ki yurtlar ağzına kadar doluydu ve oradaki AB ofisinin yurt odaları için oluşturduğu kuyrukta benim önümde yaklaşık 600 kişi vardı. Ne kadar zor durumda kaldığımı bilmelerine rağmen bana ve diğer yüzlerce öğrenciye kalacak yer bulamadılar. Bu sebeple tek kişilik yurt odalarında 2’şer, 3’er kişi kalmak zorunda olanlar oldu. Ben de bunlardan biriydim maalesef. Bu zorlayıcı durum ekim ayında okula yakın boş bir apartman dairesi bulmamla sona erdi; fakat yurt olmadığı için maddi açıdan kira beni bir hayli zorladı (out of records: Tabi yanında kaldığım gerizekalının bana 2000 kron taktığını da buradan herkese duyurmak isterim. Allah'ından bulsun kaltak).

İsveç’te yaşam kolay. Tek sorun, biraz pahalı olması; ama Norveç, Danimarka ve İsviçre’ye gidince aslında İsveç’in fiyatlar bakımından normale daha yakın olduğunu anladım. Trenle ülkenin neresine isterseniz rahatlıkla gidebiliyorsunuz. Şehir içinde ise otobüs ve büyük şehirlerdeki (Stokholm) geniş metro ağı sizi şehrin istediğiniz yerine götürüyor. Zamanında çok fazla göçmen kabul ettiği için çok sayıda yabancı uyruklu İsveç vatandaşı var. Yine de devlet tüm vatandaşlarına iyi bakıyor, suç oranlarındaki düşüklük ve sokaklardaki insanların profilleri de bunun bir kanıtı. İsveçliler yabancı toplumlara karşı önyargılı olmayan, rahat insanlar (ya da en azından benim tanıştıklarım böyleydi). Aynı zamanda çok da kibarlar. Hal böyle olunca yaşamak bir o kadar kolaylaşıyor. Gezilip görülecek yerleri çok; ayrıca diğer İskandinavya ülkelerine ulaşım da çok kolay. Dolayısıyla çok rahat gezi planlanabiliyor.

Gerek üniversite olsun gerek ülke olsun, iyi ki burayı seçmişim diyorum. Kalacak yer sorunum da olmasaydı tam not verebilirdim; fakat bu konuda hiçbir yardım alamamam ilk zamanlar çok büyük sıkıntılar çekmeme sebep oldu. Yine de çok güzel vakit geçirdim ve çok güzel dersler aldım.