Bu benim dünyam değildi!

:)

9 Kasım 2009 Pazartesi

Gün

Yeni bir gün başlar ve yine kalkarsın yataktan isteksizce, belki yeni günün getireceklerinden korktuğundan, belki de dünden kalma acıları hatırladığından, bulutlu bir güne uyanırsın -hava bulutlu olmasa da-. Koridordaki aynaya ilişir gözün, aceleyle bakışlarını kaçırırsın... Ayılmak için yüzüne vurduğun soğuk su sanki hayatın gerçeklerinin yüzüne ilk vurulduğu gün gibi sert gelir, ayıltır seni... O anda aniden ve gayriihtiyari, musluğun üzerindeki küçük ayna alır gözünü. Tanıdık mıdır gördüğün yüz? Aydınlık gelir mi sana? İçten bir gülümseme oturtabilir misin hiç o surata -düşüncende de olsa- (sahi, en son ne zaman gerçekten mutlu olduğun için gülmüştün ki?) Kafanda yankılanmaktadır yine binbir saçma soru... Kurtulmak için bunlardan bir an önce evden çıkmak istersin ve üstüne dün kahve döktüğün tişörtünü geçirerek arkana bile bakmadan çıkarsın kapıdan. Şehir trafiğine karışıp kaybolmak istersin kalabalıkta, kayboldukça anılarını da kaybetmek istersin eski sokaklarda.


Caddenin kalabalığına indiğinde rahatlarsın sanki, akıp giden insan selinin bir parçası olmak, sıradanlık rahatlatır seni. Eskiden akıntıya karşı yüzmeyi seven sen, artık yaşamın tek düzeliğinde arar olmuşsundur huzuru -buna huzur denirse-. Eskiden kalabalıktan da nefret eden aynı sen, şimdi aşağı ve yukarı koşuşturan insanlara çarpmaktan rahatsızlık duymamaktasındır. Rastladığın birkaç tanıdığa isteksizce selam verip yürümeye devam edersin. Bir randevun ya da bir işin olduğu için değil... İnsanları izlemek istersin, düşüncelerini öğrenmek, dertlerini bilmek, sırf içindeki EGO'yu bastırabilmek için istersin bunu. Sevdiğini ya da sevildiğini bilemediğin gibi bunu da bilemezsin işte... Düşüncelerden kopmak isterken bambaşka düşünceler yorar beynini.

Eve gitmek istemezsin...

Hiç eve gitmek istemezsin...

Anıları hatırlamak istemediğinden değil, onları hiç yaşamamış olmayı dilediğinden dolayı...

Yine de her akşam kapıya anahtarı sokarken bulursun kendini... ve yine koridordaki aynaya olabildiğince bakmamaya çalışarak girersin dağınık odana. Es kaza bir anlık gözün kaydığında gördüğün şey de karartıdan başka bir şey değildir. Nasıl yerleştirebilirsin koca bir gülümsemeyi o karaltıya? Kim yerleştirebilir ki?

Uykun geldiğinde seni bekleyen yatağın değil, düşüncelerindir aslında...

Düşünmemeye çalışarak dalarsın, hafif bir uykuya...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder