Bu benim dünyam değildi!

:)

9 Aralık 2009 Çarşamba

Kulak Ver...


Bir yoldasın... Belki inişli çıkışlı ama güzel bir yol. Yayansın. Çevrende ağaçlar var yüksek yüksek, dağlar ve tepeler var bulutlarında kuşların ötüştüğü, kayalar var yer yer, sarı var, kahverengi var, yeşil var, mavi var ve daha nicesi... Yolda ilerliyorsun ve sadece ileriye, hedefe, yürüdüğün tek noktaya bakıyorsun. Kendi iç dünyan haricinde olan bitenlerden bihaber bir şekilde, belki sırtında çantan, elinde asan, ilerliyorsun. Kimi zaman hızlı, kimi zaman yavaş belki ama hiç bir zaman etrafı görmeden. Ağaçların arkasında, dağların ardında olup bitenler ilgilendirmiyor seni. Onları görmüyor, umursamıyorsun. Belki ağaçların arasından vahşi bir hayvan fırlayıverecek önüne. Belki yağmur var tepelerin ardında. Belki müthiş manzaralar, belki güneş, belki ay, belki sevimli şeyler...

Yolundan sap demiyorum. Yürüdüğün noktayı umursamadan sürekli çevrenle ilgilen ve güzellikleri ile çirkinliklerinde kendini kaybet de demiyorum. Benim yaptığım, ağaçların birine tırmanmak, etrafı izlemek ve geceyi orada geçirmek. Dağların arkasını tam olarak göremesem de, uzanıp görmeye çalışmak. Ağaçların sıklığından toprağı fark edemesem de yukarıdan, kokusunu içime çekmek. Gökyüzüne baktığımda kuşlar çoktan gitmiş olsa da, seslerine kulak vermek, bir süre dinlemek... Bunlar beni hedeften saptırmaz ki! Ertesi sabah uyandığımda yine aynı noktada olacağım ve çantamı sırtlayıp yoluma devam edeceğim.

Ne de güzel şey, benliğini kaybetmeden etraftaki zenginliklerin tadını çıkarabilmek! Ne de güzel şey, düşüncelerin değişmese bile bir insanı anlayabilmek!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder