Bu benim dünyam değildi!

:)

29 Mayıs 2010 Cumartesi

Boylu Soylu Yelkenliler Şenliği

Günlerden cuma, hafta bitmiş, YTÜ şenliklerinin son günü, tüm haftanın güneşli ve güzel geçmesi zaten bir mutluluk kaynağı, bir de üstüne 31 derecelik güneşli bir cuma ile karşılaşmak insanın içini kıpır kıpır yapmaya yetiyor... Yıldız'dayım, şans eseri Hatice ile karşılaşıyoruz. Karaköy'deki bir etkinlikten bahsediyor, yelkenliler gelmiş, sergi varmış. Deniz ve denizle ilgili konular zaten ilgimi çekmekte, bir de yelkenlileri duyunca tamam diyorum, hadi gidelim! Süm'ü de ikna edip çıkıyoruz yola... İstikamet Karaköy limanı. Saat öğleni geçmiş, sıcaktan eriyoruz otobüste, her taraf yapış yapış... "Hiç çıkmasa mıydık ki yola..." diyoruz... "Belki de Yıldız'da akşama kadar beklemek en iyisiydi..." Sonra otobüsten iniyoruz, Karaköy sahiline varıyoruz. Denizden gelen esinti bir anda alıp götürüyor tüm bunaltıyı. O kadar ferah, o kadar taze bir hava var, tam da Beşiktaş'takiyle tezatlık oluşturacak şekilde. İlerliyoruz sergi alanına doğru. 2 turist onlardan fotoğraflarını çekmemizi istiyor. Biz de bir yandan Hatice'nin makinesini bu muhteşem manzaraya hazırlıyoruz.
***
İşte böyle başladı güzel bir cuma :) Karaköy sahiline Osmanlılar'ın "boylu soylu" olarak tabir ettikleri güzel yelkenliler demir atmıştı. İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ve Deniz Ticaret Odası (DTO) girişimleriyle gerçekleştirilen "Boylu Soylu Yelkenliler Şenliği"nin İstanbul ayağındaydık. Karaköy Limanı da bu muhteşem sergiye ev sahipliği yapmaktan çok mutlu idi. Zaten böyle sıcak yaz günlerinde pek bir serinleticidir Karaköy sahili. Orada esen rüzgar başkadır, taptazedir.
Sergi alanına girer girmez büyülendik desem yeridir. Yelkenli hayranlığım kat kat arttı. Sadece yelkenliler mi? Mürettebat da oradaydı. Endonezya, Polonya, Uman, Rusya sergiye yelkenlileriyle katılan ülkeler arasındaydı. Toplamda 8 tane yelkenli vardı. Bunlardan 2 tanesi de Türkiye'den idi. Biri Bodrum'dan, diğeri de Türk Telekom'a ait. 8 yelkenlinin hepsinin içine giremedik, sadece 4 tanesini gezebildik (evet evet, içlerine girip gezebiliyordunuz!). Gerçekten çok ama çok güzellerdi. Dümene de geçtik, tepeye de çıktık... Uman'dan gelen yelkenlinin içinde minik bir sergi de vardı Uman'la ilgili.
Mürettebat dedim ya, işte her ülkeye ait mürettebat geçit töreni yaptı yöresel müzik aletleri ile. Endonezya'nın geçit töreni gerçekten çok ilginçti. En önde yüzleri vücutları boyalı, yalın ayak yerliler, arkalarında köpek balığı ve fok kafası takmış tipler, ortada koskocaman aslan başlığı giyen biri, en arkada ise çalgıcılar.

O kadar muhteşem kareler yakaladık ki... (660 tane resim çekmişiz!!) Hepsini buradan paylaşmayı çok isterdim, beğendiklerimi facebooka koyacağım, ama henüz alamadım fotoğrafları Hatice'den. Alır almaz birkaçını buraya da koyarım. Son olarak geçit töreninin limana dönüş ayağını izledik. Hatta onları videoya da çektim!
***
Yaşasın İstanbul! Yaşasın deniz! Yaşasın yelkenliler! Yaşasın İskoç kıyafeti giymiş gayda çalan sarışın denizci! Yaşasın bize Uman rozeti veren miço! Yaşasın Hatice! Yaşasın Süm!


Edit: Resimleri yayınladım!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder