Bu benim dünyam değildi!

:)

21 Mayıs 2010 Cuma

Rastgele Mazoşist

Zamanı bu kadar bol ve rahat bulmuşken hala sıkışmak, yetiştirememek, yetişememek ve can sıkıntısı... "Bunalım" kelimesinin anlamı bu olmalı. Bunaldım yine her şeyden -daha doğrusu bir çok şeyden- ve istiyorum yine apayrı yerlerde olmayı. Şımarıklık belki, tatminsizlik, huysuzluk, kapris, her zaman farklı bir mükemmellik arayışı... Evet evet, bunların hepsi kişiliğimin birer parçası, yargılanabilir miyim? Yargılayabilecek kadar düzgün birileri var mı etrafta?
***
Sessizlik... Yağmur öncesi ve sonrası sendromlar... Uyumak zorunda hissetmek ama uykunun olmaması... Tüm günü yatakta ya da dışarıda geçirmek... Bunlar normal olmamalı. Anormal olan ben miyim yoksa zaman mı? Her şeyin çok düzgün gitmesi ya da tamamen b.ktan olması anormal evet. Ortalarda bir yerlerde olmanın ruhumu tatmin etmediği de çok açık. Ya çok mutlu olmalıyım, ya da çok mutsuz. Yaşadığım duyguların uçlarında olmalıyım, ya en dipte, ya en yukarıda. Bazen en depresif anlar bile duygusal tatminler yaşatır insana. Çünkü en büyük yaratıcılıklar bu anların birer hediyesidir. Yaşadıklarınız sizi depresifleştirir, depresifleştikçe üretmeye başlarsınız, ürettikçe daha da çok depresifleşirsiniz...ta ki yeterli süre geçene kadar. Ondan sonra yüzeye doğru bir yolculuk başlar -ki en kötü hissettiğiniz anlar aslında o anlardır, yaratıcılığınız gitmiştir, tamamıyla mükemmel değilsinizdir ve normal kelimesinin sizi tanımlıyor olmasından nefret edersiniz- yüzeye varana kadar sancılar hissedilir ruhta; fakat pek az insan yüzeyi görüp mükemmel doyumu yaşayabilir... Çoğu insan sancılı süreçte kendini yine bırakır, salar aşağıya ve düşüşünü büyük bir zevkle izledikten sonra en dipteki yaratıcılığıyla mazoşist bir mutluluk meyvesi yedirir çevresindekilere...
***
Her şey serim, düğüm, çözüm değildir bazen. Girişi olan paragraflarda gelişme olmadan sonuca gitmek zorunda kalır insan arada. Kimi zaman da gelişmeden ibarettir tüm kavram. Aslında kavramın ne olduğu hiç ama hiç önemli değil. Kavram olmadan da kavranabilir, tıpkı göz olmadan görülüp kulak olmadan duyulabildiği gibi... Ten olmadan da dokunabilir insan, rüzgarı hissedebilir, cildini okşamasa da.
***
Bir keresinde sormuştum ihtiyara, "tekrar bozulacağını bile bile neden toplarız her sabah yatağımızı?"... "Tekrar kirleneceğini bile bile neden yıkıyorsan çamaşırlarını, ya da tekrar bozulacağını bildiğin halde neden yaptırıyorsan radyonu, o yüzden" diye cevaplamıştı. Düşündükçe felsefik bir cevap olduğunu anladım zamanla. Bu tekrar unutacağımı bile bile öğrenmeye çalışmak derste gördüğüm şeyleri, yine düşeceğimi bile bile bisiklete binmek, döneceğimi bile bile kaybolmak etraftan bir süreliğine, biteceğini bile bile başlamak bazı şeylere, ve acıyacağını bildiğim halde yine saplamak farazi bıçağı vücuduma... Ya bu düzenin kendisi, ya da düzen aslında mazoşist olmaya zorluyor bizi... Evet, bile bile de olsa yapıyoruz, yapmaya mecburuz, bu şekilde daha iyi hissedeceğimizi düşünüyoruz çünkü... Doğal ortamında bir insan hayal ediyorum bazen, yapar mıydı aynı şeyleri?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder